Yazan: Stajyer Psk. Buse Kalafat ve Uzm. Klinik Psk. Rafi Balıkçı

Editör: Uzm. Klinik Psk. Rafi Balıkçı

Çölde yalnız olduğunuzu ve etrafınızda su veya herhangi bir sıvı olmadığını düşünün. Biri gelip size

limonata uzatıyor. Bu limonatayı içer miydiniz? Bu limonata size fayda sağlayacak mı?

Bu soruyu biraz düşünün. Kendi bakış açınıza göre bir cevap verin.

Şimdi beraber düşünelim.

Öncelikle uzatılan limonatayı üç farklı şekilde ele alalım.

  1. Evet, fayda sağlar. Çöldeyim ve bu bana iyi gelecek, vücuduma sıvı girecek diye düşünmek.
  2. Hayır, içinde zehir olabilir ve zayıf düşmüş vücudum bu savaşı kaybeder, içmem diye düşünmek.
  3. Limonatayı daha içmedim, ancak içtiğimde bunun bana iyi gelip gelmeyeceğini net olarak bilebilirim diye düşünmek.

Bu bana fayda mı sağlar yoksa zarar mı verir?  Fayda ve zararını düşündüğümüzde bu metafor bize Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)’de kullanılan ‘’Olumsuz Otomatik Düşünceler’’i hatırlatıyor. Önyargılı biri iseniz, bazen önyargının iki yönüyle de düşünürsünüz. Bu  limonatanın size getirilişi “bu limonata benim bütün susuzluğumu giderip, beni fazlasıyla serinletir” bakış açısından ele alınabilirken başka bir olası bakış açısı da “bana bir kumpas kuruluyor, bu limonata zehirli olabilir” şeklinde olabilir. Negatif olasılıkların (bu durumda başka gelmesi istenmeyen şey) gerçekleşme ihtimalinin olduğundan birkaç kat fazla olduğu algısına kapılarak Geleceği Okuma (Felaketleştirme, kehanetleştirme) yapıyor olabilir misiniz?

Yukarıda bahsettiğimiz örnekte 2. Düşünce biçimi absürt gelmiş olabilir. Çünkü bu bir başka çıkmazdaki kişiye ait bir ikilem. Fakat kendi hayatınızda buna benzer örnekler mutlaka bulacaksınız. Geriye dönün ve hatırlamaya çalışın…

Bu örnekte verilen düşünce biçimine başka bir yönden bakarsak, aslında zehirli olabilir diye düşündüğümüz bu limonatayı, günlük hayatımızda daha önce hiç gitmemiş de olsak, bir kafede önümüze koyulduğunda genellikle sorgulamadan içeriz ama aslında, kafede önümüze koyulan bu

limonatanın da zehirli olabilme ihtimali vardır. Tarihi geçmiş olabilir, içine zararlı bir madde konulmuş ve dökülmüş de olabilir. Bu düşünceler daha önce karşılaşmadığımız veya alışık olmadığımız şeylerin aşina olduğumuz şeylerle aynı kategoride değerlendirilmesinin yanlış olduğunu bize gösterebilir.

İnsanlar her zaman bir işi veya bir durumu gerçekleştirirken, bir günde bile yüzlerce karar vermek

durumunda kalır. Daha önce böyle bir durum yaşamamışsak, karar vermeden önce yapmamız gereken bu durumun size ne getirisi olacağını hesaplamaktır. Aceleci olmadan, etraflıca düşünüp bir karar verilmelidir. İnsanlar bazen zor durumda kaldıklarında ani kararlar verip sonrasında kendini suçlamaktadır. Oysa yapılması gereken verilen kararın ne olursa olsun arkasında durmak ve kötü sonuçlarından ders çıkarmaktır, ki gelecekte karar verirken en azından benzer bir hata yapma ihtimalimizi düşürebilelim

Zor ve olumsuz sonuçlar doğurabilecek kararların üstesinden; sabrederek, düşünerek, durumun olası olumlu ve olumsuz çıkarımlarını olabildiğimiz kadar objektif bir şekilde kağıda dökerek, kendimize zaman tanıyarak, danışarak fakat kararı vermenin sorumluluğunu üstlenerek ve kararını daha önce verdiğimiz fakat şu an için olumsuz sonuçlarını tecrübe ettiğimiz, hata diye adlandırdığımız olaylardan ders çıkararak gelebiliriz.

Bu durumda; her zaman verdiğimiz kararı sorgulamak, zor bela karar vermek veya sürüncemede iken aşırı kaygılanmak mı gerekir veya tercih ettiğimiz durumun ve  şartların getirdiklerini mi beklemeliyiz?

Bu soruyu Lao Tzu’nun Kayıp At öyküsüyle daha iyi açıklayabiliriz:

“Uzun zaman önce Çin’in kuzeyinde bulunan bir köyde olağanüstü güzellikte bir ata sahip bir adam yaşarmış. Bu at öylesine güzelmiş ki insanlar çok uzaklardan sadece onu seyretmek üzere gelirlermiş. Adama böyle bir ata sahip olduğu için kutsanmış olduğunu söylerlermiş.

”Belki,” demiş adam. ”Ama nimet gibi görünen şey lanet olabilir.”

Günün birinde at kaçmış, gitmiş. İnsanlar adamın bu kötü talihi için ne kadar üzüldüklerini söylemeye gelmişler.

”Belki,” demiş adam. ”Ama lanet gibi görünen şey nimet olabilir.”

Birkaç hafta sonra at geri dönmüş, ancak yalnız değilmiş. Onu izleyen yirmi bir vahşi at daha varmış. O toprağın kanunlarına göre adam bu atları sahiplenmiş ve böylelikle zengin olmuş.

Komşuları kısmeti iyi olduğu için onu kutlamaya gelmişler. ”Gerçekten,” demişler, ”sen kutsanmışsın.”

”Belki, ama nimet gibi görünen şey lanet olabilir.”

Bundan kısa bir süre sonra oğlu -tek oğlu- bu vahşi atlardan birine binmek istemiş. At onu üstünden atmış ve bir bacağı kırılmış. Adamın komşuları gelipne kadar üzüldüklerini söylemişler. Kuşkusuz, adamın lanetlenmiş olduğunu da belirtmişler.

”Belki,” demiş adam, ”ama lanet gibi görünen şey nimet olabilir.”

Bir hafta sonra kral köye gelmiş ve her sağlam genci kuzey halkına karşı yapılan savaş için askere almaya başlamış. Korkunç bir savaş olmuş. O köyden giden herkes ölmüş. Ayağı kırık olduğu için sadece o adamın oğlu sağ kalmış.

O günden sonra köyde insanlar ”Nimet gibi görünen şey lanet olabilir. Lanet gibi görünen şey de nimet olabilir,” derlermiş.

Lao Tzu anlattığında, öyküsünü şu nasihatle tamamlarmış;

”Yargılamayın ve acele karar vermeyin! O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Yaşamın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında yorum yapmaktan ve sonuç çıkarmaktan kaçının! Karar, aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısıyla gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karar vermeye ve bir sonuca varmaya zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Yargılamak, bir son nokta koymaktır. Oysa seyir asla sona ermez; bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, bir diğeri açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”

Buradan çıkarabileceğimiz sonuç; kararlarımız bizim hayatımızı olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Karar, aklın durması halidir, buna rağmen akıl insanı karar vermeye zorlar. Çünkü değişim tehlikelidir ve insanı huzursuz eder. Oysa hayatımız boyunca daha vermemiz gereken binlerce karar vardır. Her karardan sonra bir kapı kapansa da yeni bir kararla yeni bir kapı açılacaktır. İstediklerimize ulaşmak, her zaman kolay kararlarla gelmez. Unutmayın, hedefe ulaşmak zor kararlardan geçer.” (Nida, 2022; WellsbaumBlog, 2018)

Bu öyküden de anlaşıldığı gibi, ‘’Limonata fayda sağlar mı?’’ sorusunu cevaplayabilmek için kişiden beklenen ‘’önce içmem lazım’’ cevabı yani 3. Düşünce şekli olur. Çünkü insan hareketi, eylemi gerçekleştirdiğinde ve üzerinden zaman geçtiğinde ancak o hareketin doğru veya yanlış olduğuna karar verebilir. Bu karar bile hala yeni durumları tecrübe ettikçe değişebilir, yani verdiğiniz bir karar veya yargınız geçici bir süreliğine iyi veya kötü diye adlandırılabilir olabilir. Unutmamalıyız ki, olmamış bir şeye dair verilen karar ancak varsayımdır. Varsayımlar o durumun doğru veya yanlış olduğunu düşünmemize sebep olur, kararlarI olabildiğince varsayımsal bağlamdan çıkartmak ve olgulara dayandırmak önemlidir.

Şimdi mikrofon iç sesinizde…

Kaynaklar:

WellsbaumBlog (2018) Alan Watts: The story of the Chinese farmer, Wellsbaum.blog. Available at: https://wellsbaum.blog/alan-watts-story-of-the-chinese-farmer/ (Accessed: 17 August 2023).

Nida (2022) Çin’De çağlar boyu Anlatılan Hikaye : Kayıp at, wannart. Available at: https://wannart.com/icerik/33794-cinde-caglar-boyu-anlatilan-hikaye-kayip-at (Accessed: 17 August 2023).

Resim: Freepik.com